UMUT DÜNYASI

14 Şubat çikolatam benim minik sevgilim :)

30 Aralık 2011 Cuma

Dedeyle kamyonculuk videoları ve bloğa devam...

Bloğa canım babacığımla veda etmiştik en son, tekrar onunla merhaba diyoruz .. Bu videolardan bir tanesini eklemiştim zaten ama ikisini arka arkaya tekrar eklemek istedim. Oğlumla hiçbirimiz babacığım gibi sabırla, zevkle oynayamıyoruz, çok özlüyoruz onun oyunlarını. Nur içinde yat canım babacığım, yokluğuna hala inanamıyorum.. Hala bizimlesin sanki, bu videolarara bakınca daha bir yalan geliyor herşey..

Yakında Umut'un kreş resimleri ve yeni bir yıl, yeni ve sıcak bir gelişmemizle tekrar döneceğiz :))




Dedeyle kamyonculuk-2 ile umutinc




Vasfi dedeyle kamyonculuk-1 ile umutinc

27 Haziran 2011 Pazartesi

Küçük Umut ve dedesinin videoları...

İyi ki bu videoları zamanında çekmişim, o güzel anların, anıların uçup gitmesine razı olmak istemezdim..



Vasfi dede ile namaz ... ile umutinc
Vasfi dedeyle kamyonculuk-1 umutinc




Dedeyle kamyonculuk-2 ile umutinc


trafik ile umutinc

17 Haziran 2011 Cuma

Babalar Günü'nde köyde :(

Babalar gününde köyde olacağım ama ne fayda ... O kadar özene bezene yaptığın, deli divane olduğun o evi sensiz düşünemiyorum bile :( Hele ki manevi boşluğun kelimelerle ifade edilemez...

Çok özlüyorum seni, görüyorsundur inşallah bizi babacığım ..

Herkesin babalar günü kutlu olsun, babası yanında olanlar sıkı sıkı sarılsın, öpsün doya doya...

9 Haziran 2011 Perşembe

DEDECİĞİN'e veda :((

Bir şarkı var, artık benim şarkım o..
Ah yalan dünya,
Yalandan yüzüme gülen dünya...

Gerçekten de hayat yalan geliyor insana böyle zamanlarda.

Bu satırları yazmak çok zor ...

Belki hislerimi senin bloğuna yazınca okursan üzüleceksin, belki hatırlamadığın için pek bir şey ifade etmeyecek...
Ama ben yazmak zorundayım, çünkü dedeni unutmanı istemiyorum. Daha çok küçüksün, muhtemelen hatırlasan da hayal meyal hatırlayacaksın... Ama ben tüm ayrıntılarıyla dedeni sana anlatmak istiyorum.

Deden senin en iyi arkadaşındı, sen de onun... Birbirinizin oyun arkadaşıydınız. Benden sonra deden geliyordu senin için, hatta bazen benden de önceydi onun yeri, çünkü senin dilinden en çok o anlıyordu, nazını en çok o çekiyordu, en sabırlımız oydu. Yerlerde yuvarlanıp seninle oyunlar oynuyordu, spor yapıyordunuz birlikte, parka gidiyordunuz, dönüşte de illa ki kahveye gidip kakao içiyordunuz büyük adam gibi :))


Geceleri en ufak bir öksürüğünde, ağladığında... benden önce koşup gelir, hiç kıyamazdı sana.
Seni o kadar çok seviyordu ki ne yaparsan yap onu rahatsız etmiyordu, ama arada bir onun bile sabrını taşırdığın oluyordu :))

Bazen o küçük Umut oluyordu, sen dede, birbirinize hep öyle sesleniyordunuz sen ona küçük umut, o sana dede diyordu, ben de sana baba diyordum, sen de bana kızım...

İşte bu yüzden ilk kaybettiğim günlerde sana baktıkça onu gördüm, acım derinleşti.. HEm sana kıyamadım, hem ona...

Babacım, canım babacım.. nasıl bir insandı anlatacak olursam... Dünyada eşi benzeri az bulunan, çok ama çok değerli bir insandı herkes için. Sadece ailesi için değil, tüm tanıdıkları için. Bir insanın ardından bu şekilde iyi bir intiba bırakması da herkese nasip olmaz, kimseyle arasında küslük, kavga, sürtüşme, ark niyet, hainlik, hiçbirşekilde olmamış, kötü düşenmek istese bile bunu beceremeyen bir insandı benim babam.


Hep derler ki, baba anneye benzemez, anne daha önde gelir her zaman... ama bizim için öyle olmadı hiçbir zaman! Anneciğimiz neyse babacığımız da oydu bizim için, çünkü Allah'ım anne şevkati vermiş onun güzel yüreğine, yüreği güzel, kendi güzel babacığım benim. Allah'ıma şükürler olsun senin gibi bir babam olduğu için...

Her zaman birilerine faydam olsun, iyilik yapayım, başkalarının işlerini kolaylaştırayım, yorulmasınlar, üzülmesinler diye düşünen, bunun için uğraşan bir insandı. Kendinden önce bizi düşünürdü, evlatları için her sıkıntıya katlanır, elinden gelenin fazlasını yapardı... Hayatta kalp kırmamış bir insandı...

İyiler erken ölür dedikleri doğruymuş gerçekten... Belki bu kadar iyi olmasaydın, hepimizin bir parçası, eli, kolu olmasaydın, daha kolay olurdu yokluğuna alışmak. Gerçekten evimizin, ailemizin direğiymişsin, sensiz ayakta durmak zor... Senin dönmeyeceğini bilmek çok acı...

Allah herşeyin sabrını veriyor diyorlar, çok ama çok doğruymuş. Allaha şükür hiç kendimizi salmadık, kaybetmedik, ayılıp bayılmadık, içimiz yansa da hayata kaldığımız yerden devam etmesini becerebiliyoruz. İnanılmaz ama bunu becerebiliyoruz.
İçimde kocaman bir boşluk ve çok derin bir yara var ve eminim asla geçmeyecek.. Ama o boşluk bir tarafta duruyor, hayat devam ediyor normal bir şekilde, çok acayip bir duygu bu işte...

Herşey için sonsuz teşekkürler babacım, sana doyamadık, ne kadar yaşasaydın da doymazdık zaten... Nur içinde yat, mekanın cennet olsun...
Seni çoook ama çoook seviyorum, bunu zaten sen de biliyorsun.. Bana böyle bir aile sunduğun için, beni bugünlere getirdiğin, herşey ama herşey için çok teşekkürler...











2 Mart 2011 Çarşamba

Mucize 3 yaş...

Uzun zamandan beri bu yazıyı bloğuna eklemek istiyordum Umut'um, ama vakit bulamıyordum. Ama bugün aldığım kötü bir haber bu konuda bana acele ettirdi bloglar kapatılıyormuş, o yüzden acele acele yazıp ekliyorum; Gerçi muhtemelen yine açarlar, ama insanda heves bırakmıyorlar, şimdilik veda yazımı yazayım :(


"Umut nasıl bir çocuktur?" deyince aşağı yukarı aynı şeyi söyler, ağır abi, asabi biraz, zor bir çocuk...

Ve tecrübeli annelerden sürekli duyduğum bir şey vardı : “ 3 yaşında rahatlarsın” Pek inanasım gelmezdi, ama artık bu teze inanıyorum gerçekten. Anneliğimin en keyifli zamanlarını yaşıyorum diyebilirim, aman MAŞALLAH Allah bozmasın :) Tabii ki huylu huyundan vazgeçmez, birden süt dökmüş kedi olmadın, ama bence çok aşama kattettik...

3. yaşgünündeki Şimşek Mc Queen krizi sanki milat oldu, o günden sonra becerilerin de tavırların da çok değişti.

Artık tam olarak konuşabiliyorsun sayılır, ve bu da bizi de seni de çok rahatlattı. Artık muhabbet ediyoruz, cır cır böceğim diyorum sana, hiç susmuyorsun, masallar hikayeler bile anlatıyorsun, ve genelde bunlar da arabalar, ambulanslar, polisler hakkında oluyor :)

" Araba kaza yapmış, takla atmış, ambulans gelmiş, hastaneye kaldırmış doktorlar" .... anlatıyorsun :)
anlaşamadığımız noktalarda uzun uzun anlatıyorum sana neden olur, neden olmaz…
her zaman dinlemiyorsun tabi, her zaman işe yaramıyor belki ama eskisinden çok farklı kesinlikle. Daha bi büyüdün, daha bi akıllandın son 1 ay içerisinde.

Dil gelişimin, ağzından çıkan sözleri takip etmek çok keyifli. On 1-2 ay içinde gerçekleşen, aklıma gelen ve not aldığım bazı diyalog örnekleri:

Bir şey yapmak istediğin zaman en sevimli sesinle:
“Anne yütfen, yütfen”
“izin verdin mi anne ?”

Cilveleşirken “oğlum seni yerim” dediğimde
“ Anne yeme çok acışşş (acır)”

Babası Japonya’dayken babsıyla telefonda konuşuırken. Babasının uzakta olduğu bildiği için ve gittiği en uzak yer babannesinin dedesinin yanı olan oğlum..
“baba nasılsın? ………….. babanneme dedeme Ali babana selam söyle” :)

Annesini babasını severken:
“güzeş anne güzeş baba :)” (güzel)

Anneyle kavga ettiğinde, bana seni sevniyommm!! Dediğinde, tamam oğlum, o zaman çöpe at beni dediğimde
“ Ama sen çöpe sığmazsın kiii :) ”

Anneyi takıntılarıyla illa öyle olacak tutturmalarıyla sıktığında “takıntılı seni” dediğimde
“ takıntılı sensin!!”

Uyuma hazırlıkları süresinde 20 dakika önce WC’ye gittiği halde, ne olur ne olmaz diye sormak isteyip
- Oğlum çiş var mı?
- Hayır
- Emin misin
- Emin değilim anne farkındayım, ama sen farkında değilsin, demin yaptım…
( Bu diyalog beni şok etti tabi :)

Son zamanlarda ikili cümleleri çok kuruyorsun mesela:
“Dede- anne benimle oynamak ister misin yoksa istemez misin ?” Gel de bu tatlı dilden sonra oynamak isteme :)

“ Kaplumbağalar yüzer mi yoksa yüzmez mi?” Meraklar başladı yani yandık :)

“ Anne, bana yardım etmeye hazır mısın hazır değil misin ” :)

Kötü bir davranışta bulunduğu zaman annesinin- babasının- dedesinin ikaz içeren bakışlarına karşılık tüm sevimliliğiyle, o bakışların kızgınlığa dönüşmemesini anında engelleyen bir şekilde
“Şaka yaptım, şaka .. Sırıtarak


Anne babası birz yüksek sesle konuşsun birbiriyle, hemen
" Anne baba sakin olun, rahatsız oluyorum" :)

Anne okula gideceği zaman " Anne sen gidiyon mu? tamam izin verdim, ağlamaycam " :)

Daha neler neler... daha çok şey var ama herşey satırlara sığmıyor, kelimeler yetmiyor. ama bana göre en tatlı hallerin son zamandaki hallerin :)


Bir değişiklik daha var, önceden yaşıtlarınla bir araya geldiğinizde her biriniz ayrı oyuncaklarla oynardınız, iletişim kuramazdınız. Ama son zamanlarda bir araya geldiğinizde güzel oyunlar kuruyorsunuz, diyaloglar yaşıyor, eğleniyorsunuz, sizi izlemek çok keyifli oluyor :)


Yemek düzeninde de biraz gelişme var, mesela yumurta ve patates yemiyordun, yemeye başladın. Peyniri de hala sevmiyorsun ama yine de makarnana, tarhana çorbana, böreğine koyunca yiyorsun. Bu da iyi bir gelişme bizim için. Bir yaşından beri yemeğini kendi yemek isteyen, çatalı kaşığı mükemmel kullanan oğlum, 2-3 ay boyunca sen yedir dönemindeydi, ama çok şükür geçici bir sürelik bir durummuş. Tekrar kendi yemeğini kendin yemeye başladın.

Şimdilik bloğumuzdan bu kadar.

Belki tekrar görüşürüz, belki görüşmeyiz blog arkadaşlarımızla, hoşçakalın...




24 Şubat 2011 Perşembe

Eski dostlar ...





Okulumuzun kadrosu neredeyse tamamen değişti, ama biz başka okullara tayin olmuş olsalar da bir grup dost kopamayız, en sık yine aynı grupla görüşürüz. Hatta aramızda gün yaptık son buluşmamızda, her ay görüşeceğiz kısmetse :)


Güler öğretmenimizin 16 yaşındaki kızı Cansu sağolsun, profesyonel makinesiyle harika resimler çekiyor :) Ama sana poz ver dediği anda böyle hapisane kaçkını pozu verdin sürekli :))

23 Şubat 2011 Çarşamba

Tatil :)

Yarıyıl tatilini iple çekiyordum, biraz dinlenirim diyordum, ama öyle olmadı ve 1 gün olsun dinlenemedim. Gerçi bunu ben istedim :)

Genelde evdeydik ve derin temizlik ve misafir ağırlama, yaşgünlerine pastalar yapmakla geçirdik vaktimizi, birkaç kez de dışarı çıkıp eğlendik seninle.

Normalde sana poz verdirmek imkansız gibi birşey, ama bu masada büyük mankenler gibi pozlar verdin bayıldım bu resimlere :) Maşallah oğlum sana ...